İrfan Altıkardeş, haber ajansları ve foto muhabirliğinin geleceği konusunda karam- sar değil. Sosyal medyanın bu kadar yaygınlaşmasının beraberinde bilgi kirliliğini de getirdiğine dikkat çekerek, kurumsal medya ve haber ajanslarının güvenilir birer kale olarak varlığını sürdüreceği görüşünde.

İhlas Haber Ajansı Genel Koordinatörü İrfan Altıkardeş ile haber ajansçılığının gelişimi ve sorunları üzerine söyleşi yaptık. “Spor Toto Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması 2019” jürisinde de yer alan Altıkardeş, haber ajanslarının ve foto muhabirliğinin geleceği konusunda karamsar değil. Sosyal medyanın bu kadar yaygınlaşmasının beraberinde bilgi kirliliğini de getirdiğine dikkat çekerek, kurumsal medya ve haber ajanslarının güvenilir birer kale olarak varlığını sürdüreceği görüşünde. Altıkardeş, Şahsi medya mecralarından yayı- lan on binlerce bilgi kırıntısının, haber ajansları aracılığıyla dakikalar içerisinde dünyada dolaşmaya başladığını da belirterek, haber ajansçılığının çağın zirvesine ulaştığını söylüyor.

İlk önce İHA’nın kuruluş öyküsünü anlatın isterseniz?

Türkiye’de haber ajansçılığı, 1993 yılında özel sektör kuruluşu olan İhlas Haber Ajansı’nın faaliyete geçmesi ile yeni bir döneme girdi. İHA zaten, Türkiye Gazetesi’nin Anadolu’daki kadrosundan ana omurgasını oluşturmuştu. Dolayısıyla çok rahat bir şekilde, gazetelere fotoğraf ve yazılı haber servisine başladı. İHA, aynı zamanda, Türkiye’de ilk görüntülü haber servisi yapan ajans olma özelliğine de sahip. O günlerde Türkiye’de kurulmaya başlanan özel televizyonların görüntü ihtiyacını da İHA karşılamaya başladı. Özellikle sıcak olaylara ilişkin görüntülerin çok hızlı bir şekilde kanallara ulaştırılması, televizyonların haber merkezlerini önemli bir birim haline getirdi. Ana haber bültenlerinin önü ve arkası reklam verenler için de önemli bir mecra haline geldi.

İlk yıllar ajansınıza mesafeli duranlar oldu mu?

İlk zamanlarda bazı gazeteler İHA’nın fotoğraf servisini kendi teşkilatları ve devlet ajansının servisi sebebiyle önemsemese de, bazı özel işler sıcak olarak fotoğrafları ile servis edilince, bu amiral gemisi olan gazetelerde tek tek fotoğraf alma yolu ile İHA’nın üretimini kullanma- ya başladılar. Televizyonların ilk zamanlar, yazılı bültenler içerisinden seçtikleri ve parça başı aldıkları görüntüler kaset ile servis ediliyordu. Kaset ile servisten, uydu servisine geçince, görülerek seçilmeye baş- landı. Bu arada yeni kayıt sistemleri ve yüksek teknoloji ürünleri videoların çıkması ile görüntülüde ürün çeşitliliği de arttı. İlk zamanlarda televizyonlar, günlük faksla geçilen 80-90 haber içerisinden, 10-15 önemli haberi ancak değerlendirebiliyordu. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, görüntüler ajans merkezine oradan da yine internet ve uydu üzerinden televizyon kanallarına servis edilmeye başlandı, bu gelişmeyle televizyonlar tek tek satın almak yerine aboneliğe geçme imkanı sunuldu. Böylece televizyonların, günlük 15 taneden aylık aldıkları 450-500 görüntü yerine, aynı fiyatlara, günlük 200 tane videolu haber içerisinden 50-70 arasında görüntüyü değerlendirme imkanları oldu. Hem teknolojideki bu gelişmeler hem de diğer özel ve resmi ajansların oyuna girerek rekabet ortamı oluşturması, beraberinde bol üretim dönemini getirdi.

İHA bugün 51 ülkede muhabirleri ve dünya televizyonlarına hizmet verdiği 20 stüdyosu ile Türkiye’de de 81 vilayette 90 büro ile üretimini sürdürüyor. Profesyonel 500 çalışanı, 600 kaşeli muhabiri ile günde 1000 fotoğrafı-yazılı ve 300 görüntülü haber üretmeye devam ediyor. 40 tane 4.5 G cihazı, 30 canlı yayın aracı Türk medyasının yanı sıra dünya televizyonlarının da en büyük çözüm ortağıdır.

“DÜNYA KÜÇÜK BİR KÖY ARTIK”

Habercilikte yaşanan teknoloji gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu arada günümüzde üretiminin yüzde 85’i devlet bütçesinden yıllık 50 milyon dolar gibi devasa rakamlarla desteklenen devlet ajansı da teknoloji ve hız konusunda kendi ekibini zorlamaya başladı. Türkiye’deki haber ajanslarının dünya ile aynı anda yüksek teknolojiyi kul- lanması, hatta İHA’nın bu konuda bir adım öne çıkarak, bu teknolojiyi kendi AR-GE merkezinde üretmeye başlaması, 4.5 G teknolojisi ile olayın yaşandığı yerden canlı görüntü aktarımını getirdi. Günümüz- de hem şahısların akıllı telefonları ile çektikleri görüntüler, hem de profesyonel habercilerin hızlıca sıcak bir şekilde görüntü haber servis etmesi bilgiyi çok hızlı dağıtılır hale getirdi.

Bugün artık, şahsi medya mecralarından yayılan on binlerce bilgi kırıntılarının da etkisi ile haber ajansçılığı çağın zirvesine ulaştı. Bir olayın meydana gelmesinden en geç 10 dakika sonra bütün görüntüleri, hem sosyal medyada hem de canlı yayın imkanları ile dünyada dolaşmaya başlıyor. Uzak kavramı ortadan kalkarak, okyanus ötesindeki ülkelerden olayları duymak birkaç dakika içerisinde mümkün olabiliyor. Dünya tam anlamıyla küçük bir köy haline geldi. Ancak haber ajansçılığı bütün bu hercümerç içerisinde güvenilir bir kaynak olması hasebiyle vazgeçilemez durumdadır. Çünkü çok bilginin olduğu yer- de kirlilikte, dezenformasyon da çok fazla olmaktadır. Algı yönetimi için sosyal medya çok rahat ve hızlı kullanılabilirken, kurumsal medya ve ajanslar güvenilir bir kale olarak vatandaşların hizmetindedir.

15 Temmuz Darbe girişimini ilk duyuran da İHA oldu değil mi?

Türkiye’de özel ajansların güçlü olması, en hassas dönemlerde ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. 15 Temmuz 2016 akşamı başlayan darbe kalkışmasında İHA, İstanbul sokaklarında ilk zırhlı araç dolaştığını duyuran kurum oldu. Yine İHA 16 Temmuz sabahı günün ilk ışıkları ile Boğaz Köprüsünde teslim olan askerlerin görüntülerini yayınlayarak Türk milletinin darbeyi nasıl geri çevirdiğini de tüm dünyaya duyurdu. Devletin Ajansı, resmi haber kaynağı olmasına rağmen, bazı çekinceler nedeniyle sanırım, gece yarısından sonra cılız bir habercilik ile vaziyeti idare etti. Dolayısı ile özel sektör mantığı ve cesareti, o gece Türkiye’nin en önemli kazançlardan birisiydi.

Devlet kurumlarındaki, genel bütçeden katkı imkanının mutlaka” o kurumun kazancı kadar” şeklinde sınırlandırılmasında fayda olduğu, 16 Temmuz 2016 sabahı daha net anlaşıldı. Bu tarz özerk olan devlet kurumlarında mutlaka yüzde 50 şartı getirilmelidir. Yani özerkliği muhafaza için ve özel sektörün haksız rekabet ile kaybedilmemesi için devlet dengeyi gözetmelidir.

“GELECEK İÇİN KARAMSAR OLAMAYIZ”

Sizce, medyada yaşanan daralma haber ajansçılığını nasıl etkiliyor?

Türkiye’de haber ajansçılığının geleceği hakkında karamsar olamayız. Yüzlerce gazete, televizyon, internet sitesini besleyen haber ajansları, önümüzdeki dönemde sosyal mecralarda da nasıl yer alacaklarını düşünmektedirler. Ancak içerik üretimi hususunda sosyal medyayı kullanan şahıslar- dan bol miktarda işe yarar görsel gelmektedir. Önümüzdeki yıllarda akıllı telefon kullananlar biraz bilgilendirme ve geliştirme ile bir muhabir haline dönüşecektir. Tematik dediğimiz mecralar ile insanlar artık bir kaç tv istasyonu yerine, konuya özel kanalları takibe başlayacaktır. Buda üretim çeşitliliğini arttıracak, ancak eski usul haber merkezlerinin de daha iyi kendilerini geliştirmelerini sağlayacaktır. Gelecekte kadrolu muhabirlerin yerini belki daha fazla gönüllü muhabirler alacak ama, içerik üretimi ve yönetimi yine gazetecilerin işi olacaktır. Gündemi belirleme, fikir üre- tenleri vitrine çıkartma, biz habercilerin daha fazla üzerine düşecekleri konular haline gelecek.

Foto muhabirliğinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Görsellik daha da sanatsallaşacak. Sıradan malzemeleri artık herkes üretmektedir. Bu çerçeveden bakınca, iyi bir fotoğraf gözü her zaman kıymetli olacaktır. Fotoğrafı kurgulayan, gö- ren, hızlıca çekebilenler iyi muhabirler olarak devam edecektir. Teknolojilerin gelişmesi ile birlikte daha hızlı ulaştırma ve servis etme imkanları gelişecek. Görüntüler hızlıca servis edilebilecektir. Foto muhabirlerinde yeni nesil imkanlarla farklı tarzlar geliştirmek mümkün olabilecek. İhtisaslaşma ve fark- lıyı yakalamak yine aranılır olacaktır. Türkiye’de habercilikte görsellik kaybolmayacak. Dünyada görsel malzeme üretiminin fazlalaşması ise, daha iyisini ya- kalama arzusunu arttıracaktır. Haberciler bir içerik üreticisidir. Gelişen çağda daha fazla içerik olsa da bunların kolay ulaşılabilir olması habercilerin işidir. Neyi nerede nasıl bulacağım sorusuna, karşılık habercilerden gelecektir.